Çocuğum Hiç Korkmasın İsterdim Ben de
Bilmezmişim Ki Bana Korkumla Yüzleşmeyi O Öğretecekmiş…
Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde çocuğu hiç korkmasın isteyen bir Çağla varmış. Bu Çağla aslında çevresindeki birçok anne gibiymiş. Çocukken kendi yaşadığı korkulardan çocuğunu ne pahasına olursa olsun korumakmış ulvi amacı.
Ama bir gün oğlu ona korkusuyla nasıl başa çıktığını göstermiş ve (her şey olmasa da) çok şey değişmiş.
Sizin de böyle aşırı korumacı bir yönünüz varsa yol yakınken dönün diye kaleme alıyorum bu yazıyı. Çünkü korku, aslında tüm hislerimiz gibi hayatta kalmak hatta hayatta mutlu olabilmek için çok gerekli.
Önce Kerem’le yaşadığımız deneyimi anlatayım. Daha 1. yaşını bitireli az olmuştu. Bir akrabamıza yemeğe gittik. Orada Kerem’i ilk kez görecek başka akrabalarımız da vardı. Bunlardan bir tanesi çok kıvırcık saçı, aşırı kalın sesi ve sert hatlı yüzü ile Kerem’i ürkütmüştü. Ürkütmüştü derken biraz basitleştirdim olayı. Kerem bağırarak ağlamaya başladı adamı görünce ve biz de içeri götürdük kendisini. Sarıldık, öptük. Bir süre sonra sakinleşti. Şimdi normalde bu bir tiyatroda etkinlikte falan yaşansa ne yapardım? Çok büyük bir ihtimalle Kerem’i oradan kaptığım gibi çıkartırdım. Ama bu bir aile yemeğiydi ve ne yapmalı kırıcı olmadan diye düşünürken Kerem kucağımdan indi. Önce gitti kapı dibinden salona baktı geri döndü birkaç sefer. Ardından salona girdi ama yine tornistan etti. Sonra yavaş yavaş alıştırdı kendini ve hep beraber sofraya oturup yemeğimizi yedik. He, yemeğin sonunda adamcağız ile ballı börek olup yanak yanağa kameralara poz verdiler mi? Hayır, ama kendi korkusuyla yüzleşe yüzleşe minik adımlarla yendi.
Bundan sonra ben hep Kerem’den öğrendiğimi Kerem’e geri sattım. Neredeyse her seferinde işe yaradı.
Günlük hayatta çocuğumuzun karşılaştığı korku kaynaklarını elemek çoğumuzun ilk tepkisi ama aslında yaptığımız korkuyu regüle etmesini önlemek. Korku hayatta kalabilmek için evrimsel olarak bize bahşedilmiş bir güç aslında. Kaygı da öyle. En sevdiğim sözlerden biri “Anxious Bunny Survives”dır. Bunu kendi halimi haklı çıkarmak için de demiyorum. Önemli olan korku ya da kaygı ile yüzleşebilmek, çözüme ulaşmak.
Korkuda Hostes Efekti
Çocuğunuz bir şeyden korktuğu zaman size bakar. Sizin tepkiniz onun için yol göstericidir. Tıpkı benim en küçük bir türbülansta hosteslerin gözünün içine baktığım gibi. Eğer hostes hanım işine gücüne rahatça devam ediyorsa ben de korkumu, telaşımı sakinleştiririm. Daha hiç görmedim ama onlarda da korku görürsem neyse gerisini getirmiyim. Çocuğumda bana hostese bakar gibi baktığında suratımda rahat bir ifade görürse konuya daha rahat yaklaşır. İlk defa karşılaştığı palyaçonun güvenli olduğunu söylersem belki gider saçını okşar. Bazen de biz ne kadar temin edici konuşmaya çalışsak da havanda su döveriz o an çocuk bizi duymaz bile. O zaman başka bir yere götürüp biraz zaman vermekte fayda vardır.
Masalların Faydası Var mı?
Hani bazen yerden yere vurduğumuz çocuk masalları var ya, hani annesi ölen kızlar, kurtların yutuverdiği anneanneler falan… İşte onlar da yersiz değilmiş. Uzmanların birleştiği konu şu ki: Çocuğun kontrollü bir ortamda bu tip bir korkuyu deneyimlemesi çok faydalıymış. Çünkü elinde yularları tutan çocuk . Eğer daha fazla dinlemek istemezse kesiliyor masal ve kontrolün onda olduğunu görerek deneyime daha rahat açılıyor. Eğer devam etmek ister ama sizden biraz destek beklerse sizin ona yanında olduğunuzu göstermeniz bağı arttırıyor. Eğer sonuna kadar gelirse bir korku tünelini tamamlamış gibi zafer ile çıkıyor. Ayrıca kontrollü yaşanan korkunun (yetişkinlerde korku filmi seyretmenin garip hazzı da buna dair) çok iyi bir bağışıklık sistemi destekçisi olduğu biliniyor.
Hayatta Hiç Korku Yaşamayacak mı?
Bir keresinde Kerem’in bir arkadaşının annesi bana demişti ki “annem beni çocukken hep aynı saate okuldan alırdı, hiç geç kalmadı. Ben de çocuğuma hep böyle yapacağım.” Bu kadın ve sayesinde çocuğu tanıdığım en rijit insanlardı. Çünkü bu dünyada her türlü değişimin olabileceğini bilmek, hala bu yaşında o annenin anlayabildiği bir şey değildi. Ki bu hayatta çocuklarımız ve bizlerin başına bir sürü korkunç şey gelebilir. İstanbul’da deprem bulur bizi, Amerika’da okula bir çocuk silahıyla çıkagelir, Avrupa’nın bir yerinde bir arkadaşı kaçırılır. Birçok olasılık vardır. Ki bunlar büyük olanlar. Sözlüsü olduğu için nefesi kesilen bir çocuğun yaşadığı terörü düşünün. Bunun cevabı okullarda hiç sözlü olmasın mı? Hayır değil. Çocuklara o korku ile başa çıkmayı öğretmek.
Hayatın getireceklerini düşünerek çocuğu doğru savaş ekipmanları ile kuşatmak önemli. Bazıları tool kit yani alet çantası diyor. Ben de öyle diyordum ama bilmiyorum artık daha mı karamsar bakıyorum dünyaya yoksa daha mı dramatik birine dönüşüyorum? Kalkan ve silahları tercih eder hale geldim. Çünkü dünyadaki kötülük boyut değiştirdi. Eskiden yapılan savaşların ve çıkan katliamların nedenini en güçlü olmak ve hiç yıkılmadan ayakta kalabilmeye bağlarken, bugün gencecik bir çocuğun Discord’da yanlışlıkla karıştığı bir çevre nedeni ile ölüme kadar sürüklenmesi evresine geçtik. Ve bu ölümün diğer bir grup genç tarafından canlı yayında izlenmesini başka türlü bir kötülük. Anlatmak mümkün değil. Burada hayatta kalabilmekle ilgili hiçbir bahane yok artık. Çok saf, nefes kesici bir kötülük. Ve biz çocuklarımızı doğru zamanda dayanıklı hale getirmezsek onların zayıflıkları ile oynayacak birçok başka yaralı çocuk var bu hayatta. Bunlar büyüyüp baş başa bir dünya kuracaklar.
Mesela bir türlü doğru ele alınmamış ayrılık kaygısını düşünelim. Bu korkuyu doğru atlatamamış bir çocuk siz bilmeseniz de hayatı boyunca onu farklı alanlara yansıtıyor. Tabii ki ergen bir çocuğu anne beni bırakma diye ağlarken duyamazsınız belki ama insanlarla yaşadığı ilişkilerde bu kaygı farklı şekillerde ortaya çıkar. Mesela terk edilme kaygısı olan genç bir kız sadist bir erkek arkadaşın her istediğine amade olabilir.
Ayrıca bir de bizim zamanımızı düşünün. Her şey korkutucuydu. Bir tane McDonalds Meme’i dolaşıyor “We had everything scary when growing up” diye. Ama bize travma yaşatan bunlar değildi. Asıl travma yaşatan çok başka şeylerdi.
Popüler olmayan düşüncem şu ki: Çocuğu birçok şeyden korkan bir aile bunu aşması için çocuğuna yardımcı olmak yerine bu korkularıyla yüzleşmesi gerekebilecek her türlü riski hayatlarından elemine edebiliyor. Hem çocuğun hayatı, kaygısı korkusu tarafından yönetilen renksiz bir hayat haline gelir hem de korkuyu regüle edebilme fırsatı elinden alınır. Önemli olan çocuğun yanında bulunup korkuyu idare edebilmeyi öğretmek. Zaten aslında konu genel olarak çocuğun yanında olmak. Yoksa çocuk sadece istediği özeni ve ilgiyi korktuğu, canı acıdığı ya da bağırdığı zaman gördüğünü hissederse sonunda kendini o anların içine hapsediyor. Korkuları ve endişeleri her ana yayılmaya başlıyor. Çünkü aslen istediği anne babayı yanında görebilmek. Ama gerçekten yanında. Oyun oynayalım derken bir tarafta çocuk bir tarafta telefon ekranı gibi değil. Çünkü çocuğun nefret ettiği bir konu bu. Bazen iş için elime almak zorunda kalınca bunu çok iyi anlayabiliyorum. Önceden “ama napıyım iş bu” diyordum. Şimdi diyorum ki “hayır bu benim hatalı zaman kullanımım. Bir sürü app var artık ben elimi bile oynatmadan istediğim saatte istediğim postu yayınlayan. Benim yapmam gereken akşamdan bunun planlamasını yapıp düzeni kurmak. Sonra da her an Calimero gibi “ama napiim ama benim bir suçum yok ki” dememek. (Kalimero Sendromu)
Bir de tabii ki kaygılı annelerin kaygılı çocukları olur. Çocuk düşünce bizim tepkimize bakar, abartı bir tepki ve korku ifadesi görürse kendini buna göre kalibre eder. Yani düşünce aşırı bağırarak ağlayan çocuğunuz neden böyle oldu diye düşünüyorsanız belki önce bir aynaya bakmak gerekebilir. Mesela ben aşırı telaşlı bir insanım. Ve bununla inanın her gün savaşıyorum. Bu, hayat boyunca yenebileceğim bir şey mi bilemiyorum. Ama kaygı probleminin aileden geçen, kalıtsal bir şey olmadığı biliniyor. Yani bu illeti Kerem de yaşarsa benim yüzünden yaşayacak. O yüzden her gün savaşıyorum. Bir aferin de beklemiyorum, ne kadar başarırım onu da bilmiyorum. Ama en azından istediğim seviye şu: “Annem kaygılı bir insandır ama en azından kaygısının aşırı olduğunu bilir ve bunu regüle etmek için savaşır. Ben de bununla savaşabilirim.” Bazen bunu dramatize ederek, komik hale getirerek Kerem’e göstermeyi de öğrendim. “Off korktum, kalbim nasıl da attı ama bak derin derin nefes aldım. (Dev bir nefesi aşırı bir şekilde yüzüne üfleyerek) bak kalbimi yavaşlattım.” demek gibi.
Geçen gün Kerem ilk defa Milano’da kurulan bir Noel karnavalında minik bir rollercoaster denemesi yaptı. Ve bu deneyimi ilk babasıyla yaşadı. Benimle de binmek istedi ikinci sefer. Baktım güzel bir fırsat var. Biraz korkuyor gibi yaptım, bana korkmamamı ilk kendisinin de korktuğunu ama aslında çok eğlenceli olduğunu söyledi. Derin nefes al şimdi, o anda alamayabilirsin heyecandan dedi.
Başımıza gelen olayların yanından geçemeyiz ancak içinden geçebiliriz. O zaman en iyisi hayvanlar gibi içinden elimizden gelen en iyi şekilde geçmeye çalışmak, korkuyla yüzleşerek baş etmeyi öğrenmek. Ve geçip gidince de stres anında hücum eden (fight or flight) adrenalini atmak için şöyle tüm vücut bir silkelenmek.
Sevgilierimle
Çağla
mizacen biraz kaygılı ve oldukça telaşlı bir yeni anne olarak, üzerinde çalıştığım bir konuydu. Ve okumak çok iyi geldi. Kaleminize sağlık🫶🏻