Bu Kuşak Meselesine (Çok Rica Ediyorum) Bir de Benim Gözümden Bakın!
Konuşup, Halledelim Şu işi...
Size bu yazımda son takıntımdan bahsetmek istiyorum: Kuşaklar. Yani Boomer’lar, Zoomer’lar, X’ler ve naçizane üyesi olduğum Y’ler. Takıntıdan çok bıkkınlık aslında. Özellikle mütemadiyen pazarlama sunumlarına maruz kalan bir insan olarak bunu anlayışla karşılayacağınızı umuyorum. Eğer şu an karşılamıyorsanız da yazı bitene kadar kalbinizin derin ve temiz bir köşesinde bir şeyler yeşerteceğime inanıyorum. Hadi başlayalım.
Önce bir disclaimers: Benim yazılarım Substack’imin adından anlaşılabileceği gibi bir yerinde “popüler olmayan düşüncelerim"i içerir zaten. Ama bu yazının tamamı popüler olmayacak bence. Yani tüm kelimelerimi POD parantezine alıp okuyabilirsiniz.
Eskiden burçlar ve astroloji ile aram pek iyi değildi, şimdi yanına kuşaklar konusu da eklendi. Aslında bu derece takmazdım da, bakmayın yaşlandıkça içimdeki boomer ortaya çıkıyor. Ve belki yine de takmazdım ama bu kuşak mevzusunun hayatımızda bu kadar yer kaplamasına takılıyorum. Koca koca insanlar büyük büyük salonları doldurup seminerler veriyorlar. Z kuşağı bildiğiniz gibi değil ve onlara markanızı beğendirmek için x,y,z formülünü uygulayın diyorlar. Ben birçok irili ufaklı böyle sunum gördüm. Hepsinde ortak payda Z kuşağının çok duyarlı olması, çevre koruma ve sürdürülebilirlik gibi konuların onların en önemli vazgeçilmezi olması hakkındaydı. Ayrıca çok bağlanmak istemiyorlardı. Satın almak yerine "as a service" (AAS ) hizmet gibi kiralamayı tercih ediyorlardı. Bunların her birinin çok “orijinal ve sıra dışı” bilgiler olduğunu düşünüyorum tüm müstehzi tavrımı takınarak.
Bunlar Z kuşağının değil de genç olmanın özelliği olmasın? Duyarlı olmak, isyan etmek, ses çıkarmak? Bunun ağa babasını 68 kuşağı yapmadı mı? Onlar kimdi? Bugün tüm diğer nesillerin gönlünce hor gördüğü Boomer’lar değil miydi? Ardından gelen X kuşağı için ne denmişti? Tamamen internetten toparladığım bilgi ile yazıyorum; "Bireysel, sistem eleştirmeni, teknolojiye adapte, boşanma oranlarının arttığı dönemde yetişti.” denmişti. Bakın sistem eleştirisini burada da görüyoruz. Gezi’de ağaçları kim korudu? Milenyum çağı desen ben meslek hayatıma ilk adım attığımda herkes milenyumların ağzının içine bakıyordu. Onları tavlamak için üründen değil markanızın duyarlı projelerinden bahsedin deniyordu. Bilmem bir patern oluştu mu sizde de? Ama bana öyle geliyor ki; biz dünyanın değişen şartlarına göre şekillenen gençlik eğilimlerini kuşak farkı diye görme eğilimindeyiz.
Bu Kuşaklar Neden Var?
Tabii ki kuşak sınıflandırmaları pazarlamadan sosyolojiye, politikadan ekonomiye birçok farklı disiplinin farklı farklı işine yarıyor ve büyük resmi parça parça görebilmelerini sağlıyor. Ama sonuç olarak en çok ekmeğini yiyen pazarlama oluyor. Çünkü birine bir şey pazarlamak istiyorsanız biliyoruz ki onun iki temel ihtiyacına dokunmanız gerekiyor, özgün olmak ve ait olmak. Z kuşağını hem sen diğer kuşaklardan farklısın, sen daha özgünsün, baksana nasıl da çok düşünüyorsun şu yaşlı dünyamızı diye gazlıyoruz. Bir taraftan da sen Z kuşağısın, senin gibi birçok Zoomer aşırı duyarlı olduğu için bu mataradan aldı. Ama her rengini aldı. Sen de üç- beş rengini al ve aralarına katıl diyoruz. Ayy ne matara kullanmıyor musun? Yoksa sen Allah korusun Z kuşağı kisvesi altında gizlenmiş bir milenyum çocuğu falan mısın? Hatırlar mısınız 2000’lerde pazarlama trendleri nasıl değişmişti? Lifestyle pazarlamadan vazgeçip ritüeller çevresinde şekillenen bir pazarlama anlayışına geçmiştik. Ritüeller; veganizm, sürdürülebilir yaşam, sportif yaşam, sıfır atık yaşam, yoga / spiritüel yaşam, bilinçli genç anne ve tabii ki burçlar gibi gibi… Bunların hepsi ihtiyaç anında ait olabileceğiniz sosyal çevreler oluşturdu. Böylece bu gruplara yeni yeni ürün kategorileri pazarlandı. Yoga yapan birinin yoga stüdyosu dışında da yoga taytı ve onun yancıları ile dolaşması estetik bir dille pazarlandı ve ait olan/ olmak isteyenlerden çok daha büyük bir aktif giyim pazarı yaratıldı. Bunlar genelde geç milenyum ve Z kuşağından bir araya getirildi.
Benim popüler olmayan görüşüm ne biliyor musunuz?
İnsanlar gençken daha gözü kara, haksızlıklara ve yanlış giden düzene daha tepkisel ve duyarlı. Ayrıca özgürlüğüne düşkün ve bağlanmak da istemiyor, o yüzden satın almak yerine hizmet olarak kiralamayı tercih ediyorlar. Çocukları olunca orta yaşa doğru biraz daha aile merkezli, dış olaylara karşı daha çekimser ve pragmatik hale geliyorlar. Yaşın ilerlemesi ile beraber de daha konformist ve tepkisiz... Zaten yaşlanınca tepki göstermek istesen de ya ağzına tıkıyorlar lafı “sizin yüzünüzden bu durumdayız" diye ya da pazardaki mostralık kiraz gibi en öne koyuyorlar. Yaşlar arasında geçirgenlik çok sıkıntılı ve pazarlama dünyasının hiç işine gelmiyor. İşte biz de onlardan aldığımız gazla “ya Boomer teyze sen kendi işine bak” gibi zehirli sözler ediyoruz. Pazarlamacılar da gençlere ayrı, sana bana ayrı, annemize ayrı ayrı şeyler satıyorlar. Kendi markamızdan örnek vermek gerekirse: Biz müşterisi ile çok yoğun iletişimde olan bir cilt bakımı markasıyız. O nedenle her gün özellikle sosyal medyada birçok danışanımız oluyor. Soruların çoğu "benim yaşım X, bu ürünü kullanabilir miyim?” diye başlıyor. Halbuki insanların yaşlarından bağımsız ciltlerini etkileyen o kadar çok sebep var ki! Biz de bunu anlatıyoruz. Hiç alışmadıkları için garip karşılıyorlar. Zannediyorlar ki 50 yaş dediler mi onlara çok daha fazla ürün vermek isteyeceğiz. Çünkü pazarlama dünyası onları öyle alıştırmış.
İtalya’da önemli bir medya sosyoloğu ile konuşuyordum. Bana dedi ki Z kuşağı çok hoşgörülü ve kapsayıcı gibi duruyor. Ama onların da kendine göre ayrımcılıkları var ve bunu en fazla yaş ile ilgili görebilirsin demişti. Gerçekten de “cringe moment”tı oydu buydu derken ne kadar da tahammülsüz olabiliyorlar değil mi? Tıpkı X kuşağının bir ara herkese moruk demesi gibi. Halbuki ben şimdi düşünüyorum da benim herhangi bir Y kuşağı “mevkidaşım”a göre ister Z kuşağı olsun ister X olsun benimki yaşlarında çocuğu olan bir anne ile ortak konum çok daha fazla. Kendimi onların yanına daha çok ait hissediyorum. Kendi işini kurmuş Boomer insanlarla daha çok tanışıp sohbet etmek istiyorum. Annemin verdiği fikirlere “oha, acayip mantıklı” falan diyorum.
Ayrıca alın size bir “cringe moment”: Boomer’lar ve Zoomer’ları aynı potaya sokan şey ne diye sorarsanız; iki farklı jenerasyonun beraberce Temu’nun en sadık müşteri kitlesini oluşturması. N’olcak şimdi? Temu hiç de öyle sürdürülebilirliğin 6 oku, idealist bir platform değil çünkü.
Hani yazının başlarında dedim ya içimdeki boomer ortaya çıkıyor, evet her geçen gün boomer evreme daha çok yaklaştığımı hissediyorum. Kocama diyorum ki “yavrum dünyayı biz mi kurtarıcaz?” o da diyor ki “yavrum mu? Sen olmuşsun gerçekten”. Kısacası bence şu sıkıcı kalıpları aşalım artık çok istiyorsak gençlere Zoomer, orta yaşlılara “milenyıl” yaşlılara da “boomer” diyelim geçelim. Ama kişiliği tam bir yere koyamayanlara da "Boomer ama yükseleni Zoomer o nedenle mitinge gitmiş o" falan deriz.
Nasıl fikir?
Sevgilerimle,
Çağla
Bayıldım, harika bir yazı. Okurken bolca sırıttım ve iyi hissettim bir Y kuşağı olarak. Ellerinize sağlık 💐
Çok güzel bir yazı gerçekten de sonuna kadar katılıyorum. Bir yandan da bu kalıpları sabit ve değişmez şeyler olarak ele almasak da meselenin arkaplanına da bakabilmek mümkün olsa keşke. Kuşaklar arasındaki gelir dağılımı konuşulsa mesela. Ailemde sadece babamın çalıştığı bir senaryoda orta halli bir geçim ile ev alabildiği bir dünya ve onların çocukları olarak benim ve yaşıtlarımın yaşadığı ekonomik gerçeklik birbirinden bambaşka ve bu elbette ki bir şeyler etkiliyor olmalı. Ya da benden sonraki neslin yaşadığı bağlam sanki bambaşka gezegenlerde büyüdük. O yüzden sınıflandırmanın haklı bir yeri olabileceğini düşünsem de bu kadar katı ve ekonomik-sosyolojik bağlamından koparılmasından rahatsız oluyorum.